Çin’in Nükleer Silah Atılımı: Savunma Odaklı Stratejide Hızlı Büyüme

Çin, Nükleer Kapasitede Neden ve Nasıl Yükseliyor?
Dünyanın nükleer dengesi yeniden şekilleniyor. Son veriler, Çin’in nükleer silah cephaneliğini son birkaç yılda baş döndürücü bir hızla artırdığını gösteriyor. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI), Çin’in nükleer başlık sayısında 2024’ten 2025’e yılda yüzde 20’lik bir artış yakaladığını ve stokunun 600'ün üzerine çıktığını bildiriyor. Üstelik Çin’in cephaneliği artık İngiltere ve Fransa’nın toplamından fazla.
Çin bunu yaparken ‘minimum caydırıcılık’ ve ‘saldırıya ilk başvurmama’ politikalarını elden bırakmıyor. Pekin de sürekli vurguluyor: Strateji tamamen savunma amaçlı. Ancak arka plandaki asıl motivasyon ABD’nin füze savunma sistemleri. Çin, bu sistemlerin kendi nükleer kapasitesini etkisiz kılacağından endişeleniyor ve bu yüzden cephaneliğini güçlendiriyor.

Yeni Silolar ve Gelişen Teknoloji
Çin’in askeri haritasında belirgin değişiklikler var. Kuzey çöllerinde ve ülkenin orta kesimlerindeki dağlık alanlarda yaklaşık 350 yeni kıtalararası balistik füze (ICBM) silosu inşa edildi. Bu silolar, Çin’in savaş başlıklarını konvansiyonel saldırılara karşı daha dayanıklı kılmayı hedefliyor. Ayrıca ABD'nin füze savunma sistemlerinden korunmak için başlıklarının bir kısmını saklayabileceği dayanıklı alanlara ihtiyaç duyuyorlar.
Ama sadece sayı değil, teknoloji de gelişiyor. Çoğul bağımsız hedefli yeniden giriş araçları (MIRV) sayesinde Çin, tek bir füzeyle birden fazla noktayı vurma kapasitesine erişiyor. Yeni nesil balistik füze denizaltıları da Çin’in stratejik derinliğini artırıyor. Böylelikle sadece karadan değil, denizden gelen tehditlere karşı da etkin bir caydırıcılık kurabiliyor.
ABD Savunma Bakanlığı’na göre Çin’in bu hızla devam etmesi halinde 2030’da savaş başlığı sayısının 1000’i geçmesi sürpriz olmayacak. Uzmanlara göre asıl fark, Çin’in ‘küçük ama çok etkili’ bir nükleer güç olma isteğinde yatıyor. Pekin, ABD ve Rusya’nın elindeki yaklaşık 10 bin başlığa rağmen kendi kapasitesini artırmaya kararlı.
Peki tüm bu modernizasyonun anlamı ne? Çin, nükleer konusunda retorikte hâlâ savunmayı öne çıkarıyor. Ancak uluslararası dengede yeni bir ağırlık merkezi oluşturduğunu da saklamıyor. ABD ve Rusya hâlâ toplam stokun yüzde 90’ından fazlasına sahip olsa da, Çin’in büyüme hızı tüm dengeleri değiştirecek gibi duruyor.